COVID-19 SERTİFİKASI MÜMKÜN MÜ? EVETSE, NASIL?*

Kalite güvence sistemlerinden, helal veya koşer gibi (gıda) güvence sistemlerine veya çevre veyahut da sağlık (kalite) yönetim sistemlerine kadar genişçe bir yelpazede, mal veya hizmet üretiminde belirli standartların taşındığını, bunlara sahip olarak imalat ve sunum yapıldığını gösteren sertifikalama işlemleri (faaliyetleri) uzunca bir süredir yapılagelmektedir. 

Son dönemde ortaya çıkan ve insan yaşamını her açıdan dramatik şekilde etkileyen Covid-19 salgınına karşı geliştirilen tedbirler, hemen her sektörden birçok işletmenin, kurum ve kuruluşun şu veya bu şekilde olağan dönem faaliyetlerini inkıtaya uğratmış, yeni çalışma sistemlerine geçişi gerekli kılmış ve nihayet telafi edilmesi güç makro ve mikro düzeyde zarar/ziyana neden olmuştur. 

Bu çerçevede ne yapılacağına ilişkin dünya genelinde birçok soyut fikir üretilmişse de henüz tam olarak Covid-19’un ekonomik boyuttaki etkilerinin nasıl giderilebileceği konusunda bırakalım fikir birliğini, uygulanabilir ve somut bir fikir geliştiren de takip edebildiğim kadarıyla (henüz) çıkmamıştır. Elbette sürecin henüz başlarında olmamız, sağlık açısından meselenin daha çok ele alınmasını ve tababet alanına ilişkin teknik veya profesyonel tedavi öncelikli olmak üzere önlemeye dönük çözümlerin üretilmesini gerekli kılmıştır. Bununla birlikte daha çok meselenin kamuyu etkilemesi nedeniyle meselenin halli bakımından kamu idaresinin, diğer kesimlere göre daha fazla mesuliyet üstlendiğini de ifade etmek gerekir. Hatta Trump’ın krizin başlarında attığı bir tweet, doğrusu özel sektöre “emir/talimat” vermesi cihetiyle oldukça dikkat çekici idiydi de… 

Süreç hakkında, herkesin üç aşağı-beş yukarı fikri olması münasebetiyle ona ilişkin tartışmayı burada nihayete erdirip yavaş yavaş kapanmaların kaldırılması planlanan önümüzdeki süreç için iş dünyası ne gibi tedbirler alabilir? Kamu idaresinin bu anlamda ne gibi roller üstlenmesi gerekir? gibi sorulara yanıt aramaya geçilebilir. 

Bana göre bu yazının başında belirttiğim gibi bir “Covid-19 güvence sistemi (sertifikası)” oluşturmak mümkün. Bununla ilgili daha evvel sosyal medyada da (üstte, 21 Nisan 2020 tarihinde) bir paylaşım yapmıştım. Şimdi bunun biraz daha detayına inmek gerekir diye düşünüyorum. Zira açılmalar, salgına en önemli karşı koyma stratejisi olarak “bulaşmanın önlenmesi” hususunu göz ardı ederse, uzmanların öngörülerine göre, çok daha yaygın ve etkili ikinci kuşak salgınların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Buna istinaden Covid-19 güvence sistemi veya standardı üzerinde kuvvetlice düşünmek ve konuşmak gerekir, diye düşünüyorum.

Peki ne olmalı veya kim ne yapmalı?

Farklı alanlardaki “standartlar” konusunda çalışmalar yapmış biri olarak evvelemir şunları söylemem gerekir: 

-Bir Covid-19 standardı oluşturmak mümkündür ve bunun esas belirleyicisi (tıp başta olmak üzere) akademik uzmanlardır: Bu bakımdan yasal düzenleme yapılarak bir kere “Covid-19 güvence sistemi oluşturma (standart belirleme) kurulu” olarak isimlendirilebilecek özerk bir teknik idari otorite oluşturmak elzemdir (TÜRKAK gibi kuruluşlarla işbirliği içerisinde, fakat özerk olarak faaliyet gösterecek bu oluşumda sektör temsilcilerine özellikle yer verilmediği belirtilmelidir). Dolayısıyla akademik uzmanlardan mürekkep bu kurul, kurum/kuruluş ve işletmelerde öncelikle hangi koşullar altında virüsün bulaşmasının, yayılmasının daha az mümkün olduğunu, buna karşı nasıl yapılanmak ve ne gibi tedbirler almak gerektiğini (vd.) genel olarak belirlemelidir. Böylece hangi sektör ve bunlarda yer alan işletme tipleri için tek tek ne gibi önlemlerin alınması gerektiği, (yani Covid-19’a mani olacak standartlar) ancak belirlenebilecektir. Uygulamada diğer standartlar için gördüğümüz farklılaşmaları, gevşemeleri veya savsaklamaları önlemek ve yeknesaklığı sağlamak bakımından bu ekip, ulusal düzeyde (merkezi olarak) yasal alt yapısı da mutlaka oluşturulmak suretiyle görevlendirilmelidir. Ancak (yine yasal düzenleme yapmak kaydıyla) bunların yerelde temsil edilmelerini sağlayacak ve mikro düzeyde mesuliyetlerini üstlenecek karşılıklarının oluşturulması da gerekir. Bu yerel ekip, ilgili standartların her bir yerel birimde temsilcisi veya meşruiyet kaynağı olmalı, ilgili yerel sertifika kuruluşlarını denetlemeli, iş ve işlemlerini onaylamalı ve netameli konularda veya yeni hususlarda danışmanlık hizmeti vermelidir (Bu yerel ekip üyelerinin belirlenmesi merkezi kurul tarafından yapılmalı ve doğal olarak ona bağlı olmalıdır). Öte yandan merkezdeki kurul, sadece standart üretme, belirleme veya oluşturma değil, aynı zamanda belirlenen standartların nasıl sürdürülebileceğine ilişkin de mutlaka çalışma yapılmalıdır. Böylece Covid-19 standardı belirlenmiş ve sertifikasyon işleminin zemini güçlü ve sağlam bir şekilde oluşturulmuş olacaktır. Bu oluşumlar sertifikasyon faaliyetinin normatif boyutunu oluşturacaktır.

-Sertifikasyon faaliyetinin operatif boyutunda ise farklı bir aktör tipinin görev alması düşünülmelidir : Belge sağlama/verme (sertifikasyon), denetim ve takip kuruluşları. Bu kuruluşlar, özel veya sivil sektörlerce veya kamu idarelerince oluşturulabilir. Dolayısıyla standart belirleme ekibi gibi burada bir tekelleşme düşünülmemelidir. Hatta (sertifikalamaya ilişkin) hizmet(ler)in yaygın, hızlı ve etkin bir şekilde sunulması için bu kuruluşların çeşitlenmesine ve mümkün mertebe yerelleşmesine özen gösterilmelidir. Bu kuruluşlar içinde de üç katmanlı bir yapı oluşturulmalıdır: Birinci katmanda, sokak düzeyi diyebileceğimiz sertifika müracaatlarını alan ve bürokratik iş/işlemleri yapan ofis hizmetlerine ilişkin görevliler bulunmalıdır (Bunlar normalde her işletmede bulunan günübirlik işleri yapan ve derinliğine uzmanlık sahibi olması beklenmeyen görevlilerdir). İkinci katmanda ise, denetleme, takip ve onayın ön iş ve işlemlerini yapan daha teknik uzmanların bulunduğu ve mutlaka eğitimden geçmiş, kendileri de eğitimleri itibariyle sertifikalanmış bir başka ekip bulunmalıdır. Bu ekip, sahada sürekli sertifika almaya niyetli ve alan işletmeleri başından sonuna değin bütün süreçlerde denetlemek, tahkik ve takip etmek, gerekli tespitleri yapmakla mükellef olmalıdır. Doğrusu fiili olarak sertifikalama işinin yükünü üstlenmesi beklenen bu ekipte, standart olarak bulundurulması gereken bazı görevliler de olmalıdır: Örneğin ilgili sektör temsilcileri, resmi olarak görevlendirilmesi sağlanmış kamu görevlileri ve belgeleme ile ilgili sektör konusunda yetkin akademik personel mutlaka bulunmalıdır. Sertifikalama işinin uygulamadaki ana sorumlusu bu ekip olacak ve bunlar sadece sertifika sağlama değil, denetim ve yaptırım da uygulayabilme yetkisine sahip olacaklardır. Üçüncü katman ise aslında, standartları işletme özelinde kuracak ve sertifika kuruluşunun faaliyetlerine özel operasyonlar planlayacak tababet, halk sağlığı ve eczacılık gibi alanların uzmanlarından oluşacak ve girişimci işletme tarafıdan istihdam edilecek bir “Covid-19 komitesi” olmalıdır. Bunlar komite tipi yapılanacakları için görece özerk ve yereldeki standart oluşturma/belirleme ofisine karşı sorumluluğa sahip olmalıdırlar. Bu komite, ikinci katman görevlilerinin faaliyetlerinde yakın ve onay alarak çalışacağı, onların danışma ve onay yeri gibi düşünülmelidir. Ayrıca bütün yerel sertifikalama faaliyetlerinin normatif meşruiyeti, bu iki birim koordinesinde sağlanmalıdır.

-Belge almak isteyenlerin, (sertifika işletmesinin birinci katmanına) müracaatları ile (sertifika işletmesinin ikinci katmanında yer alan) belge sağlama (takip ve denetim) ekibi tarafından, daha evvel standart oluşturma ekibi tarafından oluşturulan standartların ilgili işletme, kurum/kuruluşta gerçekten sağlanıp sağlanmadığı, mevcut olup olmadığı tespit edildikten sonra, bu faaliyetin (sertifika işletmesinin üçüncü katmanında yer alan) Covid-19 komitesine onaylatılmasıyla kendisine belgeleme yapılarak müracaatçıya özel bir meşruiyet alanı ancak açılmalıdır. Ayrıca her bir işletmenin kendine özel koşulları kapsamında ortaya çıkabilecek ve öngörülememiş yeni hususlar için, belge sağlama ekibi tarafından işletmedeki komiteye yeniden müracaat edilerek sorunun  onların telkin ve önerileri yanı sıra bunlar tarafından başvurulmak suretiyle mutlaka yerel standart oluşturma ofisinin onaylarıyla çözümü sağlanmalıdır. Belgenin sağlanmasının ardından, yine standart oluşturma ekibinin belirlemiş olduğu sürelerde (ki bunun da çok uzun olmaması gerekir) gerekli denetimlerin yapılarak işletmenin, kurum/kuruluşun standardın gereklerini yerine getirip getirmediğinin tespitini yapması elzemdir (Bu denetimlerin yapılıp yapılmadığını ise, yerel standart ofisi denetlemeli ve gerektiğinde yaptırım cihetine gidebilmelidir). Belgenin (sertifikanın) iptaline varacak ve hatta işletmeye idari para ve/veya kapatma cezası verilecek düzeydeki ileri yaptırımlarla Covid-19’a standardının (sertifikasının) meşruiyeti ve güvenilirliği korunmalıdır. Ayrıca fiziki denetimler dışında, araçsal (teknolojik) denetimlerin ve yine numune alınmak suretiyle yerel standart ofisi uhdesinde bulunacak laboratuvarca yapılacak ilgili testlerin, bu anlamda mutlaka uygulamaya konulması da gerekir. 

Daha özel olarak aşağıdaki hususlara da dikkat çekmek isterim:

-İşletmeler, bu standartları tutturmak, belge edindikten sonra ise taşımak için biraz maliyete katlanmak durumunda kalabilir. Örneğin, kapı girişlerinde ateş ölçer cihazların, yine hassas elden kullanımlı ateş ölçerlerin işletmede mutlaka bulundurulması ve misafirlere tatbik edilmesi gerekir. Elbette cihaz bulundurmak tek başına anlamlı olmayacak, bunları kullanıp kumanda edebilecek uzman personelin de mutlaka tedarik ve istihdam edilmesi gerekecektir. Ayrıca bir önemli adım da iş yeri hekimi bulundurmayan işletmelerin, artık sürekli veya yarı zamanlı (ihtiyaç olması halinde mutlaka erişilebilecek) hekim istihdam etmesidir. Acil durumlar dışında, Covid-19 kapsamında incelenmesi gereken kişilerin, özel bir uzmanlık alacak bu hekimlerce tahkik ve takip edilmesi böylece sağlanmalıdır. 

-Bunlar kapsamında işletmelerin, özellikle hijyen ve dezenfeksiyon konularına ciddi yatırımlar yapması gerekir. Ayrıca işlemelerde kullanılan araç, gereç ve donanımın da yenilenmesi elzemdir. Tabak, çanaktan, çay bardağına varıncaya kadar her konuda virütik partikülleri daha az süre ile barındırma niteliği olan malzemenin bu anlamda kullanılması gerekir. Öte yandan örneğin geleneksel iklimlendirme cihazlarının bile risk ürettiği bu dönemlerde, iklimlendirme için Covid-19’a mani olabilecek şekilde dizayn edilmiş (ortam havasını emen [hatta emdikten sonra virütik partiküllerden arındıran] ve tahliye edip temizini ortama veren) iklimlendirme cihazlarına ihtiyaç olacağı açıktır. Bu tip cihazların, salt işletmelerde değil toplu ulaşım araçlarında kullanılması da gerekliliktir. Bununla birlikte, bireyler arasındaki fiziki mesafe koşulunun oluşturulan standartlar kapsamında mutlaka sağlanması, bu şekilde iş yerlerinde yeniden bir tasarım, yerleşim planı yapılması da gerekir. Örneğin restoranlarda masalar arası yeteri kadar (1.5 veya 2 metre) mesafe bırakılması gerekir. Veya fiziki mekanların üst veya açılabilen kısımlarından açık havaya maruz bırakılacak şekilde yeniden yapılandırılması gerekir. Yine örneğin bu gibi işletmelerde çalışanların, mutlaka belirli bir süre takıldıktan sonra atılıp yenisi takılacak maskeler, siperlikler ve eldivenler gibi koruyucu ekipman kullanması mutlaka sağlanmalıdır. Esasen bütün bunlar, yukarıda zikredilen Covid-19 standardı kapsamında bulundurulması, sahip olunması gereken niteliklerdir. Burada sadece örneklendirmek için temas edilmiştir. Kaldı ki bunlardan çok daha fazlasını standartlar gerektirecektir. 

-Bunlarla birlikte zamansal olarak çok yakın olması münasebetiyle ilgimi çeken bir diğer konu ise, otel ve benzeri turistik tesislerde, bunların alt yapısında yer alan her türlü ulaşım araçlarında ne gibi düzenlemeler yapılabilir? sorusuna yanıt aramaktır. Bu gibi işletmeler, yukarıda bahsini ettiğim standardı aldıktan sonra, misafir ağırlayabilir olarak kabul edilmelidir. Ancak sürekli denetim ve gözetim altında tutulmaları ve standartlara aykırı bir iş, işlem yapmadıklarının tespit edilmesi gerekir. Yine ulaşım araçlarında da standartlar doğrultusunda yeniden yapılanmaların, iyileştirmelerin yapılması gerekir. Bunların da gerek fiziken gerekse teknolojik olarak uzaktan izlenmesi ve herhangi bir kurala uymama durumunda şiddetle cezalandırılmaları gerekir.

Gerek konaklama, gerekse ulaşım araçlarında, mutlaka olağan dönemlere göre daha az insanın barınması veya bulunması gerekir. Hatta müşteri bazlı izole hizmet sunumları bile düşünülebilir. Örneğin araç içlerinde kabin tarzı oturma gruplarının oluşturulması gibi. Veya otellerde kabin tarzı kompakt havuzların oluşturulması gibi. Burada bir başka hususa yine standartlar kapsamında değinmek gerekir: Otel gibi konaklama işletmeleri, müşterilerini Covid-19’un kuluçka süresi de göz önünde bulundurularak en az 14 gün olacak şekilde ağırlamaları bile düşünülmelidir.  

Bütün bu bahsedilenlerle ilgili elbette merkezi standart oluşturma kurulunun çalışmalarının belirleyici olması umulacaktır. Benim amacım bu hususta birazca fikir vermektir. Bu bakımdan (mutlaka ilgili uzmanların dahli ile) Covid-19’a karşı oluşturulacak/geliştirilecek mal ve/veya hizmet üretme ve sunmaya ilişkin standartların, işe yarayabileceğini düşünüyorum. Ancak bütün kurallara harfiyen uyulması kaydıyla…

*Bu yazı, üst tarafta görünen sosyal medya iletisine açıklama getirmek ve ilgililerine bir öneri sunmak amacıyla kaleme alınmıştır.

Kriz bir maraton değilse de maratoncu dayanıklılığı gerektirir*

16 Nisan 2020 Becky Robinson

Çeviri: Oktay Koç

Bu korona virüsü krizi döneminde, insanların içinde bulunduğumuz sosyal mesafe ve evde izolasyon durumunu, bir sürat koşusuna (sprint) değil de bir maratona benzettiklerini fark ettim. 

Kendi işinde, hayallerinde ve hedeflerinde birtakım aksaklıklarla karşı karşıya kalan bir lider olarak, bu zorlukların meydana getirdiği üst düzey umutsuzluk duygusunu yaşamış olduğum doğrudur. Aslında, 10 yıldan fazla bir sürede 10 maraton koşmuş biri olarak genellikle (uzun) mesafe koşusunu, hem bir işyeri sahibi olarak kendi öyküm hem de pazarlama üzerine yazan yazarlar için bir analoji şeklinde kullanırım. 

Analojim bu korona meselesinden sonra, zorluklarla karşı karşıya kalmada azmi (kararlılığı) ve enerjiyi zamana yayılmış olarak kullanmayı teşvik ettiği için yararlı olmaktadır. 

Korona pandemisinin neden bir maraton olmadığına ilişkin düşüncelerim şunlar:

Kriz öngörülemezdir. Bir maraton, önceden ölçülmüş ve belirlenmiş yani öngörülebilir bir dayanıklılık testidir. Başladığınızda, bitiş çizgisinin nerede olduğunu bildiğiniz gibi, aynı zamanda oraya ne zaman varabileceğinizi de kestirebilirsiniz. Gideceğiniz yolu da bilirsiniz. 

Kriz için antrenman yapılmaz. Maraton koşucuları zamanla gittikleri mesafeyi artırarak hazırlık antrenmanı yaparlar. Mesafeyianlamak adına zihinlerini de eğitirler, mesafeyi küçük parçalara bölerler ve ilerledikçe bu küçük parçaların her birini mental olarak kontrol ederler. 

Krizde destek görevlilerinden izole edilmiş durumdayız. Çoğu maratonda destek görevlileri, heyecanlı amigolar ve destek istasyonları mevcuttur. 

Krizde bitiş çizgisini göremeyiz. Sadece bitiş çizgisini görememekle kalmayız, aynı zamanda bir bitiş çizgisi olup olmadığını da bilemeyiz. Ayrıca bitiş çizgisinde bizi bekleyip sıcak bir şekilde kucaklayacak birileri de yoktur. Maraton koşmak biraz doğum yapmak gibidir: Ne kadar erken bitirirseniz, rekabet ve başarım karşısında katlandığınız acı giderek diner. Krizde, herhangi bir tatmin duygusunu veya acının sönümlendiği bir anı tasavvur etmek zordur. 

Bir maratonla kriz arasındaki tek benzerlik, çok çabalama ve devam etmeye duyulan ihtiyaçtır. Kriz ve maraton üst düzey azim (kararlılık) gerektirir. 

Öyleyse koşmaya nasıl devam edeceğiz?

Analojinin, zamanın gerçeklerinin üstünü örtmesine veya gözden kaçırmasına izin vermeyerek.

Önce makro gerçeklikler: İnsanlar hastalar. İnsanlar ölüyorlar. Milyonlarca insan işsiz kaldı. Her gün birçok işten çıkarma ve iflas haberi gelmeye devam ediyor.  

Mikro gerçeklikler: Tanıdığımız insanlar hastalar. Tanıdığımız insanlar ölüyorlar. Tanıdığımız insanlar işsiz kaldı. 

Gerçeklikleri kabul ettikten sonra ancak karşı karşıya kalacağımız noktaya gidebiliriz: Mesela korona krizi.

Bu aslında  maratonculara en çok yardımcı olan bir meditasyondur. Amerikan yarı maraton koşucusu Ryan Hall, “İçinde Olduğun Mili Koş” isimli kitabında bunu söylemektedir. 

26.2 millik yarışın başında, koşulacak mesafe bunaltıcıdır. Ancak koşmam gereken sadece o an içinde olduğum mildir (yarışın tamamı değil, koşmaya devam ettiğim mil). Önümdeki milleri düşünmek, içinde bulunduğum anda beni şok eder, cesaretimi kırar ve beni aşağıya çeker. Ben bir mil koşabileceğimi bilirim. Hayatım boyunca binlerce mil koştum. 

İşine ilişkin birçok riskle karşı karşıya kalmış bir lider olarak, sadece gelecek çeyrek (quarter) için kaygılandığımda şoka uğramışımdır. Uzun süreli planlama önemlidir. Ancak dayanma gücünü, sadece içinde bulunduğum an neye ihtiyaç duyulduğunu keşfettiğimde bulurum. 

İş hayatının gerçekliklerinde ve hayatımızda birçok değişiklik yapan korona krizinde, önümüzde duran aylara ilişkin zorlukları düşünmeye çok fazla zaman harcarsak, kolaylıkla pes edebiliriz. 

Bir mil koşma çağrısı, aslında içinde bulunduğumuz anda kalmaya dönük bir davettir. Bunu yaptığımızda, zaman içindeki herhangi bir nokta için de dayanıklılık ve güç buluruz. 

* Bu metin smartbrief.com isimli platform tarafından sağlanmış tarafımca çevirisi yapılmıştır. Çıkar çatışması olması durumunda kaldırılması talep edilebilir.

**Görsel reuters.com’dan tedarik edilmiştir.

Bütün zamanınızı çalışarak geçirmeyi neden durdurmalısınız?*

19 Aralık 2020 / Marilyn Paul

Çeviri: Oktay Koç

Liderlere duyulan ihtiyaç asla bitmeyecektir. Mevcut iş dünyası kültüründeki çok fazla iş yükü, (hala) bir mesele olarak ortada durmaktadır. İnsanlar çok yoğunlar ve kuşatılmış durumdalar. Yapabileceklerinden daha fazlasını yapmaya çabalıyorlar. Genellikle bu daha fazla hataya, çatışmaya ve işe neden olur.

İnsanlara fazla iş yüklendiğinde, doğal olarak daha az dinlenerek daha fazla iş yapma eğilimine girerler. Ya size yeniden odaklanmanın, yapılanmanın ve kendini sıfırlamanın yolunun durmak olduğunu söylersem?
Tatil dönemi, işi tamamen durdurmayı başlatmanın sıra dışı bir zamanıdır. İşten uzaklaşıp eğlenmeyi ve esas amacı (yaşamak) yeniden keşfetmenin zamanıdır.

Saati tamamen kapatmanın veya paçaları sıvamayı tamamen durdurmanın, riskli ve üretkenlik karşıtı olduğu doğrudur. Daha evvel koçluk yaptığım ve hafta sonu çalışma konusunda yoğun baskı altında kalan bir yönetici, yoğun çalışma yerine bir ara verdi: Ailesiyle doğada zaman geçirmeyi tercih etti. Böylece işi bir kenara koyabildi ve tamamen kendini yeniledi.
Sonuç? Pazartesi yeni bir enerji ve amaç anlayışıyla işe geldi. Geri çekildiği zaman onun üst kademe takımı kendi önceliklerini düşünmek ve farklı şekilde davranmak zorunda kaldırlar. Çünkü o kararında oldukça açık ve katiydi.
Kendinizi yenilemek için zamanı nasıl kullanabilirsiniz?

  1. Ufak ufak başlayın. Birkaç saatliğine bir yürüyüşe çıkın, biraz yoga yapın, boş zamanlarınızda okuyun, arkadaşlarınızla ve ailenizle zaman geçirin. Gerçek bir yenilenme, başkalarıyla rahat rahat vakit geçirmeyi de içerir.
  2. Hayır diyebilme cesaretini gösterin. İş dışı olarak planlanmış zamanınızı bölecek taahhütlere hayır diyerek özel zamanınızı koruyun.
  3. Düşünün. Biraz zaman geçtikten sonra -bir saat veya bir gün olabilir- kendi kendinizi kontrol edin ve en önemli olanın ne olduğunu, gerçekten odaklanmış hissedip hissetmediğinizi ve daha yenilenmiş olup olmadığınızı kendinize sorun.

Profesyonel ve kişisel yaşamımızda dengeyi yakalamak, enerjik kalmak, otantik bir lider olmak için, haftalarımıza bir ritm vermemiz lazım —ilerle ve sonra dur, yeniden ilerle ve yeniden dur.
Aklımız bunu yapamayacağımızı bize söyleyecektir, ama sizi temin ederim: Yapabiliriz.

*Metin, leadchange.com içeriği olup tarafımdan çevirisi yapılmıştır. Çıkar çatışması durumunda kaldırılması talep edilebilir.
**Görsel McKinsey tarafından üretilmiştir.

CEOlar, Nakit ve Covid: Her şirketin hemen yapması gereken şey!*

24 Mart 2020 Ram Charan

Çeviri: Oktay Koç

Son birkaç haftadır, birçok CEO ile konuştum. Bana, “şu tan için odaklanmam gereken 3 veya 4 nokta nedir?” diye sordular.
Onlara dediğim şey şu:
Öncelikle müşteri ve çalışanların güvenliğine odaklanın. Bunlar olmadan iş dünyasının kurtulması mümkün değil.

Yapılacak ikinci en önemli şey; gelecek altı ay için nakit akış öngörüsünü haftalık (hafta hafta) yapın. Kesin ve muhafazakar bir senaryo. Nakit işletme için kan akışıdır.
Herkes likiditeden endişe ediyor. Artık bu kaygıyı eyleme geçirmelidir. Evet çok iş var, ama bunları yapmak zorundasınız. Bu şok edici olacak, savunmacı eylemler yaratacak ve belki kötümserlik yaratacak. Ancak realist olmamız lazım.

Şunu güçlü bir şekilde söylüyorum: Küçük veya büyük şirketler, bir nakit akışı öngörüsü yapmalılar. Bunu özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar için söyleyebilirim. Çünkü bunlar, çok büyük nakitleri olmadığı için oldukça dezavantajlı durumdalar.

Her ne kadar 90 gün kadar sonra işler yoluna girecek gibiyse de o dönem de nakit sorunlarımız olacak. (Bundan dolayı) en az bugünden başlayarak 180 günlük bir plan yapmalısınız.
Bu muhasebecilerinizin başarabileceği bir şey değildir. Maalesef onların birçoğu da bu meseleye nasıl yaklaşacaklarını bilmiyorlar. Bunu, daha önceki rakamlara dayanıp öngörüler yaparak mekanik bir şekilde ele alamazlar.

Senaryolar yazmalısınız, geçmişle büyük oranda bağınızı kesecek varsayımlar oluşturmalısınız ve bazı zorlu gerçeklerle yüzleşmelisiniz. Süreç, büyük oranda duygusal olacaktır. Bir çok şey olumsuz olacağından, süreç sizin cesaretinizi ve psikolojik dayanıklılığınızı test edecektir. Müşteriler sizi arayacak ve şu anda ürünlerinize ihtiyaçları olmadığını veya ödeme yapamayacaklarını söyleyecekler. Bunların hepsi biraz bunalım yaratabilir. Her ne kadar her zaman iyimser olsanız bile, şu gerçekle karşılaşmak duygusal enerjinizi götürebilir: İşletmenizin sürdürülebilirliğini sağlayamamak, insanların işlerini kaybetmelerine neden olacaktır.

180 günlük nakit akışı sağlamak, bir takım oluşturma noktasında ancak size avantaj sağlayabilir. Bir takımın nasıl kurulacağına dair genelleştirmelerle dolu birçok makale görmüşsünüzdür. Ancak bu zor analizi yapmak, size katkı yapabilir.

Takımınıza, genel bir vazife kapsamında odaklanmadıkça (gerçek) bir takım oluşturamazsınız. (Bu nedenle) takımınıza dijital araçlarla,telefonla, Skype ile veya her ne ise onunla bağlantı kurun. Ama (mutlaka) bir yol bulun. Herkesin sizin durumunuzu anlamasını sağlayın ve bunu onların biraraya gelmesine yardımcı olmak üzere kullanın. Bir grup olarak çalışmalarını sağlayın.

Şu an karşınızdaki 5 gerçek

Olası bir nakit akışı sağlarken düşünmeniz gereken 5 şey:

  1. Az bir istisnası olacaksa da şüphesiz ki, satışlar ciddi şekilde düşecektir. Bazı durumlarda %50’den fazla olacaktır bu. Bu nakitakışı modelinizde yer almalı.
  2. Birçok şirketin alacakları var. Ancak müşterileriniz ödeme yapamayabilirler veya daha sonra ödeme gücüne sahip olmayacaklar. Toplayabileceğiniz kadar alacaklarınızı toplamaya çalışın. Bugünden başlayın.
  3. İşletmelerin stoğu olsa da stok yapmaya devam edecek gibiler. Hemen sipariş vermeyi durdurmalısınız. Bozulduğunda değeri düşecek şeyleri depolamayın. Bugünden itibaren 6 ay sonrasında değerli olmayacak herhangi bir şey sizi bunalıma sürükleyeceğinden, onlardan kurtulun, temiz kalın.
  4. Üretim yapıyorsanız, Covid-19 kriziyle başa çıkmada kullanılacak bir şey değilse, bunu durdurun. (İşinize ilişkin) beklentiye girmeyi bırakın.
  5. Bir kredi limitiniz var ise, kredi alabilecek durumdaysanız, bundan hemen yararlanın. AB InBev gibi firmalar örneğin bunu çoktan yaptılar.

*Yazı smartbrief.com adresli kuruluştan edinilmiş ve tarafımca çevirisi yapılmıştır. Çıkar çatışması olması durumunda yazının kaldırılması talep edilebilir.

**Görsel istock.com tarafından sunulmaktadır.